Abdurrahman ZEYNAL


BİR ZAMANLAR ERZURUM´DA HAYAT VARDI


                                                

                Evet, bir zamanlar, yarım asır kadar önce, eteği açılan yeni yetme kızlara ?adam gibi otur başımızı derde sokma? diye uyaran ağabeyler vardı.

               Yaşlı teyzelerin, oğlum bana bir ekmek alıver diyerekten bakkala gönderiverdikleri, yaşlı amcalar yanlarından geçip giderken sigaralarını saklayan, yabancı konuklara gidecekleri yere kadar refakat etmeyi görev sayan ağabeyler vardı.

               Makam araçlarının kışın kızaklar,yazın faytonlar olduğu, saraçlığın gözde mesleklerden sayıldığı, kesme taşlar ile konakların yapıldığı, ordu komutanlarının eşleriyle birlikte Cumhuriyet caddesinden Taş mağazalara oradan Gürcü kapıya ve devamında Mumcu caddesinden yukarı çıkarak turlarını tamamladıkları zamanlar.

              Kurtuluş törenlerinin Yoncalık Mahallesindeki Aliravi kışlasında başlayıp şehrin işlek caddelerinden geçilerek önce tahtacılarda ki Ezirmikli Osman Ağa konağı ve Mürsel Paşa Konağı önünde  şiirlerin okunduğu ve törenlerin Yiğit Uyutmaz hanındaki son törenlerle tamamlandığı zamanlar.

                Hırsızın peşinden seğirten, komşularına sahip çıkan ağabeyler, Kolluk kuvvetlerinin ?polis amca?,izne çıkan erlerin ?asker ağabeyleri? oldukları, Banka soymaya kalkanları yakalayan ?halk? vardı.

               Okula yayan gidildiği, Hocaların vurdukları yerlerde ?güllerin bittiği? ,Bayram hediyesinin ?mendil? olduğu, oyuncaksız zamanlar. Lala Paşa camiinin karşısındaki  ?Emirgan? çay bahçesinde tatlı tartışmaların yapıldığı, ?Hemşin pasta? salonunda yüksek düzeyden tefekkür türü sohbetlerin tadına doyamadığım, ? imamın oğlunun? haylazlığının dillere düştüğü zamanlar.

                Kapı komşusu ?Rum?, ?Ermeni? ailesiyle keyifsiz olmayan bir tecessüsle ilişki kurulduğu, Kapı komşusu subay ailenin tayininin çıkmasının sohbet mevzuu olduğu, Hanımlardan ?hanım? ,beylerden ?beyefendi gibi? davranmalarının istendiği, Hanımsız, beyefendisiz, beysiz, abisiz, amcasız, yengesiz, efendimsiz konuşulmadığı, ?Arz ederimin?, ?rica ederim?,?estağfurullah? sız bırakılmadığı zamanlar.

                Büyükler konuşurken çocukların susmasının beklendiği ,?Arsız? çocukların kulaklarının çekilmesinde sakıncanın görülmediği, Tek çocukta kalmanın yanlış olduğuna inanılan, Çocuksuzluğun ?acıma? uyandırdığı, Büyüklerin; çocukların yaşamlarında ayrı olduğuna inanılan, Çocukların her yerde görülmediği ,?Ev alma, komşu al? diye insanların bir birine nasihat ettiği zamanlar

              Erzurumluların; ?millet bahçesinde?, ?tohum ıslahta?, ?müzenin arkasındaki bahçede?, ?boğaz mevkiinde? seyre çıktığı , ?Ilıcaya?, ?Hasankale ye? haftalık seyire ve çermikler gidildiği ,?Dumlu Babaya?, ?serçeme deresine?, ?yaylalara? dinlenmek için gittiği zamanlar.

                Kapılarda; erkek, kadın ve çocuklar için kapı üzerine konulan ?iki tokmak´lı? ,?Palandöken?, ?Allahü Ekber? yaylalarında binlerce celebin otlatıldığı, ?Dabak hane?,?Şabakhane?, ?Akpınar?, ?Dörtgüllü?, ?Yazıcı?, ?Cennet? çeşmesinden temiz suların içildiği zamanlar.

                Köşkten aşağıya doğru, Dere Mahallesi, Çaykara boyunca ?değirmenlerin? sıralandığı, Bu günkü Yunus Emre mahallesinin bulunduğu yerde ?Fıkfıklar? denilen mevkinin ?yetimler hamamı? olarak anıldığı zamanlar.

                                       GÜZEL OLAN GÜZEL OLUR

 Terk ettiğimiz o güzel hasletler. ?Küfrün yüz kızarttığı? ,Latifeye latif gerektiğinin düşünüldüğü, ?küfrün? mizahtan sayılmadığı, El yazısının ?inciliğinin?,doğru noktalamanın pirim yaptığı, Öğretmenlerin ellerinin öpüldüğü zamanlar.

                Her on beşlikten üçünün ?şiir? yazdığı, ?Yahya Kemalin?, ?Ahmet Haşim´in?, ? Alvarlı Efenin? şiirlerinin ezbere bilindiği, Tek radyonun uzun dalga Ankara radyosunun olduğu, Tek gazetenin ?Cumhuriyet? olduğu, Bayanların ?sinemaya? gittiği, Yurt dışını hariciyecilerin dışında kimsenin görmediği, Yabancı dil bilenin parmakla gösterildiği, Kambiyo, kur, döviz, borsa gibi kavramların evlerde konuşulmadığı zamanlar.

             ?Erkeğin? evin mutlak reisi olduğu, aile içi ?kavgaların? karakolda bitmediği, babanın ailesini tek başına geçindirmesinin beklendiği, gelinlik kızların sandıklarında 3-4 tane ihramla gelin gittiği, evliliklerin ?görücü usulüyle?, kızların ?göz ucuyla? görülüp, toy´la davul -zurna eşliğinde gelin götürüldüğü zamanlar.

            Askerlik, polislik, şoförlük, profesyonel sporculuk gibi mesleklerin erkeklere özgü olduğu, annenin tüm mesaisini ?ailesine? adamasının beklendiği, ev işlerinin sadece kadınlarının sorumluluğunda olduğu, kadınların kocalarından ?beyim? diye bahsettikleri zamanlar.

             Ev giysilerinin sokakta, sokak giysilerinin evde giyilmediği, erkeklerde ?uzun saçın? kuşku uyandırdığı, erkeklerin öğle yemeklerini evde yedikleri, yemeklerin ?ailecek? yenildiği, çayın yanında ev kurabiyesi değilse tırtıklı petibör bisküvilerinin yendiği ,?şarap ve rakı? şişelerinin bakkalın raflarında toz tuttuğu, evde bulunması gereken tek alkolün ?kolonya? ve ?ispirto? olduğu zamanlar.

             Bir yastıkta kocamanın kural olduğu, boşanmanın kuşku uyandırdığı, nikâh memurlarının ?hastalıkta, sağlıkta?  ki ifade edilen kilise nikâhına benzeme formülünün revaçta olmadığı ,?Evlilik dışı? beraberliklerin hoş görülmediği, yaşayanların toplumun dışına itildiği, evlilik dışı çocukların kabul görmediği, Beyaz gelinliği ?bakirelerin? giydiği, Evlenme cüzdanı gösterilmeden otellerde aynı odalarda kalınmadığı ,?Sevgili? kelimesinin aziz tutulduğu ,?Metres hayatı? yaşamanın aşağılık sayıldığı, Anne-babalarının çocuklarının arkadaşları değil  ?ebeveynleri? olduğu, Genç kızların geceleri tek başına sokakta gezemediği, Kızların ?sevgililerinin? duyulmazdan gelindiği zamanlar.

              Bir zamanlar insanlar sevilir, eşyalar kullanılırdı, şimdilerde  eşyalar sevilir, insanlar kullanılır oldu.

              Mektuplar yardımıyla; sevgililerin, gurbete giden akrabaların, askere giden evlatların haberlerini ?postacının? elinden alındığı, Kışın köy odalarında; ?Ahmediye?, ?Muhammediye?, ?Akaid? ve ?halk hikâyelerinin? okunup, dinlenildiği zamanlar.

             ?Kredi kartlarının? olmadığı sadece ?peşin veya veresiye? alış verişin olduğu, sözün senet sayıldığı, Köylerde ?delikanlı başının? seçimle geldiği ve bir yıl köy gençlerini idare ettiği, Esnafların dertlerini dinleyen çözüm üreten ?yiğit başlarının? olduğu zamanlar.

            Lokanta veya evlerde sadece mahalli yemeklerin yenildiği, Uzun kış gecelerinde ?tel helvasının? yapıldığı, ?masalların? anlatıldığı, ?Kerem ile Aslı?, ?Âşık Garip ile Gülsenem?, ?Ferhat ile Şirin? hikâyelerinin sazla sözle anlatıldığı, Sadece Ramazanlarda değil yılın tümünde yer sofrası kurularak ailece yemeklerin yenildiği, Köylerde; gelen misafirlerini ?er kişi odalarında? yatırıp günlerce ağırlayan konakların olduğu zamanlar.

                                         SOFRADAN MİSAFİR EKSİK OLMAZ

 ?Makyaj? yapmanın, ?sürme sürmenin? sadece evli bayanlara ait olduğu ,?Yün kazakların?, ?yün çorapların? anne ve ninelerimiz tarafından dokunduğu, Sofralarda misafirin eksik olmadığı eve bereket getirdiği, Hane reisinin ?kimse görmesin? diye aldıklarını eve ?zembille veya mahrama ? arasında getirdiği, mahallenin mahalle olduğu zamanlar

              Babası çocuğunu bakkala gönderip ?sigara? aldırmak istendiğinde, bakkalın ?sigarayı sana vermem? git babana söyle kendi gelsin alsın dendiği, İlk defa ?oruç tutanların? mahallenin ?abisi? ve ?ablaları? tarafından omuzlarda taşındığı, büyüklerin ?para? verdiği, çocuk aziz, terbiyesi ondan aziz olduğu, yabancı biriyle karşılaştığında ?adın ne? diye değil, bey ?ismin bağışlarmısın? dendiği, yüksek sesle konuşmanın ?adaba aykırı? kabul edildiği, köy odalarının bir ?eğitim? yeri olduğu zamanlar.

                ?Hamileliğin mahremiyetten sayıldığı? ,Herkesin önünde ?emzirmenin? yakışıksız sayıldığı, Kamuya ait alanlarda ve medyada ?çıplaklığın?  ayıp sayıldığı zamanlar.

                    Saçların sadece kendi ?beyazlarını? kapatmak için aynı renkten boyandığı, Giysilerin yazısız, markaların giysilerin içinde saklı olduğu ,?İç çamaşırların? gözlerden uzakta kurutulduğu ,?Kadın pedlerinin? ve diğer araçların açıktan satılmadığı, Kadınların ortalık yerde ?göbek? atmadıkları, Kadınların sevdikleri ?şarkıcıları? sadece oturdukları yerden seyrettiği, Sahneye fırlamanın, şarkıcıyı ?öpmeye? kalkışmanın düşünülemez olduğu ,?Hayat kadınlarının? saçlarının ?oksijen sarısından? tanındığı, örtülü türlerine rastlanmadığı zamanlar.

            Büyüklere veya yabancılara ?siz? diye hitap edilmediği, Sunucuların bir birini ?ilk isimleriyle? çağırmadıkları, işyerlerinde ?hanım?, ?bey? ya da ?efendim? sözcüklerinin yasaklanmadığı, Pazarcı teyzelerin el örgüsü yeleklerinin altından üzerinde ?yabancı kelime? yazılı  ?tişörtlerin? sırıtmadığı zamanlar.

           Boğmacaya yakalanan çocukların tedavi için  "öksürük babaya", konuşma sıkıntısı çeken çocukların "Lal Babaya", afacan, yaramaz günümüz ifadesiyle hiper aktif çocukların uslanması için "huy kesen babaya" götürüldüğü zamanlar.

               Politikacıların ?saç? ektirmedikleri, miyop gözlerini çizdirmedikleri, ?imaj? yapımcısı mesleklerin olmadığı,?Üzüm üzüme baka baka kararır?,?kızını dövmeyen dizini döver?,işten artmaz dişten artar?, ?evi dişi kuş yapar? türünden atasözleriyle eğitildiğimiz zamanlar.            

         ?Haram?, ?helal? ver ?Allahım? çoluk çocuk yer ?Allahım? yakarışının ?tövbe, estağfurullah? la püskürtüldüğü, Sokakta ?yemek yemeninin?, ?ayakta su içmenin? günah sayıldığı, Komşulardan ?nezaket? beklendiği, ev alma ?komşu al? düsturunun şiar olduğu, Ekonomik suç? un bilinmediği, ?istifçiliğin?, ?karaborsacılığının?, ?banka hortumlamanın?, ?tefeciliğin?, ?kazıkçılığın?, ?yüz kızartıcılık? suçlardan olduğu, Eve ?sarı zarf? getiren postacıdan utanıldığı zamanlar.

             ?Palandöken ve Allahu Ekber? yaylalarında sürülerin otlatıldığı, Fakirlerin; ?fakirliğini? gizlediği, Mahalle zenginlerinin ?zekâtlarını ve sadakalarını? gizlice gece fakir fukaraya dağıttığı zamanlar.

           Lokantalarda, evlerde sadece Erzurum yemeklerinin yapıldığı, ?pizza, çizburger, hamburger? gibi ıvır zıvırın olmadığı zamanlar.

                                        HALK HİKAYELERİ DİNLEYEN KUŞAK

           Uzun kış gecelerinde ?tel helvasının? (pişmaniye) yapılarak komşularla beraber yenildiği, ?Kerem ile Aslı?, ?Âşık Garip ile Şahsenem?, ?Leyla ile Mecnun? hikâyelerinin ballandıra ballandıra anlatıldığı zamanlar. Kış gecelerinde sokakta ?godi beşelerin? satıldığı zamanlar. Şimdilerde eve misafir geldiği halde gözlerin Televizyon ekranlarından ayrılmadığı zamanlar.

           Sınıkçıların ortopedi doktoru, nur yüzlü ebe annelerin kadın doğum uzmanı, berberlerin diş hekimi, aktarların eczacı, ocakların hastane olduğu, güngörmüş kadınlarının ?Paşa hanım? sayıldığı zamanlar. Veremin ince hastalık olduğu, tifo,tifüs ve koleradan binlerce insanın öldüğü, sarılığın ocaklarda dil altı veya  kafatasında ustura il çırtıldığı, Amerikan hastanesine Müslümanların gitmediği,

           Beş yüze yakın çeşmesinin, yetmiş iki hanının, kırkdeğirmenlerinin faal olduğu zamanlar. Kredi kartlarının olmadığı sadece peşin veya veresiye alış verişin yapıldığı zamanlar.

           Köylerde bir yıllığına seçimle gelen delikanlı başılarının, köy gençlerini idare ettiği zamanlar.

            Birinci Dünya savaşından önce Erzurum´da birkaç geniş meydan vardı. Bunlar ?At Pazarı?, ?Odun Pazarı?, ?Un Pazarı?nın (Gürcü kapıda ) ,iş meydanı (bugünkü menderes caddesinden aşağı) olduğu zamanlar.

             Palandöken, Dağcılık,3 Temmuz,12 Mart, Demir Spor, Yol Spor gibi spor kulüplerinin çekişmeli maçlarına gidildiği, boks takımının ülkede ün yaptığı, dünya şampiyonu güreşçilerin çıktığı, her kulübün tiyatro, müzik kollarının olduğu zamanlar. Kayak takımının Türkiye şampiyonu olduğu, Erzurum Bar ekiplerinin Dünya şampiyonu olduğu zamanlar.

           1950´lerden sonra ?modernleşme? adı altında terk etmeye başladığımız hayat anlayışımızdan seçebildiğimiz değişen özelliklerimiz. Bunlar; şehirleşme hızıyla doğru orantılı olarak geride bıraktığımız yaşam anlayışımız. Aklıma düşmeyen daha neler var neler. Evet; doğru, toplam nüfusun %21,3 ünün kentlerde yaşadığı 1950´lerde bireyler bir birine göre mesafe alır, mahallede ?ağabeylerin?,aile büyüklerinin ve  ?öğretmenlerin?  sözünden çıkmak yürek isterdi. Buna; başörtülü, başörtüsüz giyim şeklide dâhildi. Etek boylarının, yaka oyuklarının, kumaşların, pantolonların, hatta renklerin kabul edilebilirliklerinin bu saç ayağı tarafından ? kararlaştırıldığını? biliyorum.

                 Geçen zaman içinde kent nüfusunun %29,7´ye ulaştığı 1960´larda, ?ağabeylerin? ,%38,4 ü bulduğu 1970´lerde ?öğretmenlerin?,80´lerden itibaren de ?ailelerin ve aile büyüklerinin? otoritelerinin ?küresel yaşam biçimi? karşısında duraklayıp, sendelediğini seyredip durduk. Küresel yaşam biçimi önce ?mahalleyi? dağıttı. Rahmetli Menderesle başlayan ?çağdaş şehircilik? anlayışı, başta İstanbul olmak üzere yurtta mahalle iklimini yok etti. Kentsel dönüşümle yıkılan evlerin,mahallelerin yok etiği komşuluk ilişkileri?.

                İstanbul´daki değişimi, İzmir, Ankara, Erzurum ve tüm şehirlerimiz izledi. ?Plazaların?,AVM´lerin ?Carfurların?, ?Migrosların?, ?Güvendiklerin? mahalle yerine geçtiği, toplanmalarda esas olan mahalle kültürü değil de, yüksek duvarlarla korunan ayrıcalıklı yaşam biçimleri istila etti. Anadolu´nun herhangi bir yerinde içki reyonunun üzeri ramazanlarda örtüyle kapatılırken, günümüzde aldıran var mı diye sorasım gelir.

                                       MAHALELERİN GÜZELLİKLERİ             

         Mahalle baskısını etkin kılan  ?homojen? yapının varlığı değil, satıcının; nezaketine değilse bile ticari kaygılarına işaret eder. Mahallede cenaze olduğunda bütün mahallelinin  yasa girdiği evlere de müziğin yasaklandığı,düğünü olanların cenaze sahibinden izin aldığı ve mahallede yaşayan tüm komşuların taziye evine yemek taşıdığı zamanlar.

           Mahalle baskısının olması için, mahallenin olması gerekir. Nitekim şehirleşme oranı 1990´larda %59.2yi, 2000 da  %64.7yi, 2005 de %67,3 ü bulurken küresel baskı daha güçlendi. Bu küresel güçlerin mahalle baskısı yaptığı zamanlar.

           Mahalle ağabeylerinin yerini, ?pop yıldızları?, öğretmenlerin yerini, ?sütun yazarları?, aile büyüklerinin yerini başarılı ?iş adamları? aldı. Televizyonu, sineması, interneti, you-teobu, i-podu, sporu, müziği, magazini, estetiği, yemeği ile takviyeli gelen küresel baskı, kentlerde dar alanlarda, dip dibe yaşayan insanlar arasında daha hızlı ve daha kolay yayıldı. Öyle oldu.

           Neticeyi kelam, mahalle baskısı değil de, çağdaş batının yaşam biçiminin baskısı, gerek nitelik gerek nicelik açısından etkili oldu. Birleşmiş Milletlerin kentleşme tahmini raporları 2015 de %71,9, 2030 da 57,7 ye çıkacak. Çağdaş seçkinlerimiz nezdinde daha şimdiden tek ölçü olmak yolundaki estetik kıstaslar değil de kendilerini evlerinde hissedecekleri düzeylere varacak şekilde yayılması beklenmelidir. Artık komşuluk ?ilişkileri?, ?günaydınlı?, ?hayırlı sabahlarlı?, karşılıklı gülümsemeli güne başlamalar geride kalacak. Bu güzel hasletler unutulup gidecek.

           Bir zamanlar gümrükleriyle, hanlarıyla merkezi konumdaki ?Nazik çarşı?,oduncuların, at arabacıların toplandığı ticaretin canlı olduğu ?mahalle başı?,  ?marancıların?,  ?tahtacıların? yer aldığı ?tahtacılar caddesi?,Ticaretin kalbi sayılabilecek ?Gürcü kapı? ve ?Tebriz kapı? yalnızlığa itilecek ,?Taş mağazalar? artık o eski ihtişamını kaybedecek ve Erzurum için bir zamanlar güzeldi diyebileceğimiz mekânlar olacak.

             Kunduraların, meslerin, pabuçların Erzurumlu ustalar tarafından Kavaflar çarşısında yapıldığı zamanlar.

             Bakırcılar çarşısında yüzden fazla bakırcı ustasının el emeği göz nuruyla ürettiği eşyaların evlerimizi süslediği zamanlar?

            Halk eğitim binasında Necip Fazılların konferansa verdiği,Fetullah Gülenin ?Altın nesli? anlattığı ,Mücadelecilerin ?Vatan böyle kurtulur? adlı piyesi 12 martta sahneledikleri zamanlar..

           ?İndim Havuz Başına, Bir kız çıktı karşıma? Türkülerinin yankılandığı Ömür aile, orkide çay bahçelerinin Erzurumlunun hayatına renk kattığı zamanlar.

           Lala Paşa Caminin önündeki karedeniz parkında kayıkların yüzdüğü, İstanbul ve Sakarya gazinolarında ses ve saz sanatçılarının sahne aldığı zamanlar?

Yüz on medresenin, 850 sıbyan mektebinin olduğu, âlimleri bol, kütüphaneleri kitapla dolu olduğu çok eski zamanlar?

          Millet bahçesinde kumpanyaların ,cambazların sirklerin gösteri yaptığı zamanlar..Çaykara ve Dere mahallesinden geçen  palandöken sularının temiz olduğu zamanlar?

        Erkekler ?Ezanla? birlikte kalkar önce camiye gider namazı eda eder sonra sabahçı kahvehanelerine uğrayıp bir taftan çayını yudumlarken diğer taftan sohbetini yapar güneşin doğmasıyla birlikte dükkânına varıp ?Besmeleyle? dükkânını açar, içerisini ve kapı önünü temizler sonra müşterisini beklediği zamanlar.

          Cenaze namazında dostların arandığı, Hasta yatağında yatarken kapıdan içeri girecek, dost, akraba  ve sevdiklerimizin beklendiği, bayramlarda taziye evlerinin öncelikli ziyaret edildiği, yaşlıların ellerinin öpüldüğü zamanlar.