Ömer KOZ


Köhne Dünya

Köhne Dünya


Ethemoğlu İbrahim bir gün tahtına kurulmuştu. Önünde ardında köleler elpençe divan duruyorlardı. Başında altınlarla süslenmiş bir taç, sırtında süslü bir elbise vardı.

Hızır, bir deveci kılığında, izin almadan huzuruna girdi. Köleler onun heybetinden bir söz söylemediler, nefes bile almadılar, onu kim gördüyse başını eğdi.

İbrahim, Hızır’ı görünce,

‘A yoksul, sana kim yol verdi?’ dedi.

Hızır,

‘Burası’ dedi, ‘benim yerim değil mi? Elbette gelirim. Bir kervansaray burası, bende burada konaklayacağım.’

Ethemoğlu İbrahim,

‘Burası ulu Padişahın sarayı’ dedi, ‘sen gaflettesin galiba. Neden kervansaray diyorsun, yoksa akıllı görünüyor da deli misin sen?’

Hızır dedi ki,

‘Padişahım, senden önce burası kimin yurduydu?’

Ethemoğlu İbrahim,

‘Burası filanındı bu ülkede padişah oydu. Ondan sonra feşman, ondan sonra da bir başkası padişah oldu, şimdi de dünya padişahı benim.’ dedi.

Hızır dedi ki,

‘Padişahın haberi yoksa bile anlasın ki kervansaray buna derler, başka yere değil. Daima konup göçüyorlar ya. Elbette öyle olacak. Kervansaray da yurt tutmak kime nasip olur ki? Senden önce nice padişahlar, nice iyilik isteyenlerle kötülük yapanlar konup göçtü. Sana da can alıcılar gelecek, seni de bu eski kervansaraydan kapıp götürecekler. Bu eski kervansarayda oturup durman niye?’

İbrahim bu sözü duyunca kendinden geçti, sanki bu sözden altüst oldu.

Hızır yürüdü, o da peşinde koştu. Hızır’ın tuzağından kurtulmaya imkân mı var? Hızır’a,

‘Ey cömert er, imkân varsa beni şimdilik kabul et’ diye birçok yeminler verdi.

‘Gönlüme gizlice bir tohum ektin, bari ey hayat, ona su ver’ diye yalvardı.

Bu sözü söyleyip ardından yürüdü, nihayet dünya erlerinden bir er oldu.

Köhne dünya, kervansarayını terk etti, padişahlığı dervişliğe değişti.

(Mesnevi’den Hikayeler)