Abdurrahman ZEYNAL


SON KONAKTA YIKILIRKEN

SON KONAKTA YIKILIRKEN


1859 yılının ortalarıydı. İnsanlar tarlalarında çayırlarında işlerini görüyor akşam evlerine şen şakrak mutlu halde döndüklerinde evin hanım ağaları, paşa ablaları ve paşa hatunları günlük işlerini bitirmiş, Kurşunlu Cami Minaresinden okunacak ezan sesini bekliyorlardı.
Müezzin efendi Davudi sesiyle ezanı okuduğunda hane halkı namazlarını eda ettiler. Artık sofralar kuruluyordu. Camide namazlarını kılan Ahmet ağa ve oğulları eve geldiklerinde kandillerin aydınlattığı sofaya geçtiler. Hazırlanmış akşam yemeğini yiyip dua ederek sofradan kalkarken birazdan meydana gelecek acı haberlerden haberleri yoktu.
İnsanlar yataklarında uykuya dalmış mışıl mışıl günün yorgunluğunu atarken birden zelzele olmuş feryatlar, figanlar karanlık gecede mahalleyi ve şehri sarmıştı. Şehir dakikalar içinde yok olup konaklar, evler yer ile yeksan olurken saatler önceki mutluluklar gitmiş, ölen, yaralanan, evleri yıkılan hayvanları telef olan bir hale dönmüştü.
Ahmet ağa oğlunu, gelini kaybetmiş, toprak damlı konakları yıkılmıştı. Esat Paşa yokuşu gerçekten yokuş olmuştu. Günler bu yokluk, kıtlık ve acılarla geçerken kış gelmiş insanlar çevre il, ilçe ve köylere muhacir olarak gitmişlerdi.
Zorlukla geçen ayların sonunda insanlar tekrar eski yıkık dökük evlerine dönerken bahar gelmiş, etraf yeşile dönmüştü. İnsanlar yıkılan evlerini tamir etmeye çalışırken Ahmet Ağada kollarını sıvamış imkânlar ölçüsünde Esat Paşa Yokuşunda bulunan Kırk Çeşme Hamamının güneyindeki konağını yeniden inşa etmeye başlamıştı.
Zaman hızla ilerliyor ve sonbahara doğru konak tamamlanarak içinde oturulmaya başlanıyordu. Şehir yeniden şenlikle dolmuş bir yıl önceki acı depremin izleri silinmeye başlamıştı. Ahmet ağa bekâr oğlunu evlendirmiş evine yeni bir gelin getirmiş yıllar bu minval üzerinde geçmişti.
Ahmet ağanın konağı iki katlı ön tarafı kesme taştan yapılmış, hatıllarla desteklenmiş konak depreme karşı dayanıklı hale getirtilmişti. İnsanlar mutlu, çocuklar mahallenin günü olmuştu. 
Ahmet Ağanın evinin güneyinde Esat Paşa Yokuşunun üst kısmında Erzurum Mülk-i Rüştiye binası yapılmış yöre Hergün yeni kıyafetleriyle Rüştiyeye gidip gelen talebelere mekân olmuştu. Kırk Çeşme hamamı eski kalabalık günlerine kavuşmuş, Kurşunlu Medreseleri Kuran-ı Kerim okuyan talebelerle dolmuştu.
Bu mutlulukta on yıl sonra yeniden bozulmuş yapılan savaşta Osmanlı Ordusu yenilince Rus Ordusu şehri yeniden işgal etmişti. İnsanlar Sıvasa, Amasya’ya, Tokat’a, Kayseri’ye muhacir gitmiş şehir Rus işgal güçlerine kalmıştı. Ahmet Ağada Muhacir olanlardandı.
1878 yılında Osmanlı-Rus anlaşmış Ruslar şehri terk ederken muhacir olarak giden Ahmet Ağada Amasya’dan şehre geri dönmüş yeniden hayata tutunmuşlardı.
Yıllar geçmiş Ahmet ağa hastalanmış ve evinde hayata gözlerini yummuştu. Mahalleli naaşı Gez Mezarlığına götürüp dualar eşliğinde defnetmiş eve gelmişlerdi. Artık Evin reisi Mehmet olmuştu.
Seneler hızla geçerken Mehmet artık olgun bir bey olmuş insanların işleriyle yakından ilgilenmeye başlamıştı. Taşhan kervancılara mekân olurken etrafa zenginlik saçmaya başlamış Mehmet Beyde bu zenginlikten faydalanma yoluna gitmişti. Artık ticaretle uğraşıyordu.
Bu arada Taşhanın hemen güneyinde Mehmet Beyin evinin doğusunda Sanayi Mektebi kurulmuş şehrin ihtiyacı olan sanatkârlar yetiştirmeye başlanmıştı. Bölge mektep ve medreselerle dolmuştu. Yetim Hoca Rüştiyede talebe yetiştirirken Şavşatlı Süleyman Efendi de Kurşunlu Medresesinde talebe yetiştiriyordu… 
Devam Edecek